Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesinden 1999 yılında mezun olduktan sonra uzmanlık eğitimimi Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Nükleer Tıp Anabilim Dalında tamamladım. 2005 yılında Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesine atanarak Nükleer Tıp kliniğinin kuruluşunda görev aldım ve sonraki 10 yıl aynı klinikte Uzman Doktor olarak çalıştım. Bu süreçte akademik ve eğitim faaliyetlerime de devam ederek 2015 yılında Üniversitelerarası kurul başkanlığı tarafından uygulanan sınav ile Doçentlik ünvanı aldım. Devam eden 4 yıl boyunca Eğitim Görevlisi ve klinisyen olarak Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nükleer Tıp Kliniğinde görev yaptım. 2019 yılından beri Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tıp Fakültesi Nükleer Tıp Anabilim Dalında Öğretim Üyesi olarak ve Ankara Şehir Hastanesi Nükleer Tıp Kliniğinde Eğitim Görevlisi olarak görevime devam etmekteyim.
Nükleer Tıp; radyoaktif işaretli moleküllerin insan vücuduna verilerek hedefe yönelik fonksiyonel tanı ve tedaviyi amaçlayan, teknolojik yenilikler ile paralel olarak günden güne gelişen bir anabilim dalıdır. Onkoloji, Kardiyoloji, Endokrinoloji ve Nefroüroloji ile yakın ilişkili olup multidisipliner hasta yönetiminin vazgeçilmez bir parçasıdır. Tanı ve tedavide hedef moleküllerin kullanılması, son yıllarda öne çıkan “kişiselleştirilmiş hasta yönetimi” yaklaşımını desteklemektedir. Odak noktası insan olan, fonksiyonel ve dinamik bir anabilim dalında hem uygulayıcı hem eğitimci ve her daim öğrenci olarak devam ettiğim bu yolculukta ilk günden daha heyecanlıyım.
Bir pozitif bilim insanı olarak kısmen eleştirel yaklaştığım ve mesafeli durduğum zihinsel ve ruhsal şifa yöntemleriyle tanışmam 2010 yılında oldu. Sonraki yıllarda önyargısız bir merakla meditasyon, nefes egzersizi, yoga, regresyon, nörolinguistik programlama (NLP) ve bilinçli farkındalık (mindfulness) gibi tekniklerin temellerini öğrenip deneyimlemeye çalıştım. Tüm yöntemleri içselleştirmem mümkün olmasa da bilinçli farkındalıkla stres azaltma (MBSR), meditasyon ve yoga günlük hayatıma girdi.
1975 Ankara doğumluyum, tüm eğitim-öğrenim hayatım da Ankara’da geçti. Sosyal ve girişken kişiliğimi büyük ailemdeki kültürel mozaik ve karakter zenginliğine borçluyum. Hayal kuran ve isteklerinin peşinden giden, kendine has karakterli iki kız çocuk annesiyim. Çocukluk ve gençlik dönemlerinde takım sporları yaptım ve halen pilates, yoga, doğa yürüyüşü ve tırmanma sporlarıyla ilgileniyorum. Doğa ve müzik hem huzur hem de denge kaynağım olarak hayatımın fonunu oluşturuyor. Gelişen, dönüşen, coşkulu ve anlamlı bir hayat deneyimi yaşamak için çaba gösteriyorum.
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesinden 1999 yılında mezun olduktan sonra uzmanlık eğitimimi Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Nükleer Tıp Anabilim Dalında tamamladım. 2005 yılında Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesine atanarak Nükleer Tıp kliniğinin kuruluşunda görev aldım ve sonraki 10 yıl aynı klinikte Uzman Doktor olarak çalıştım. Bu süreçte akademik ve eğitim faaliyetlerime de devam ederek 2015 yılında Üniversitelerarası kurul başkanlığı tarafından uygulanan sınav ile Doçentlik ünvanı aldım. Devam eden 4 yıl boyunca Eğitim Görevlisi ve klinisyen olarak Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nükleer Tıp Kliniğinde görev yaptım. Bu dönemde bitmeyen öğrenme hevesim ve aile geleneği olan işletmeciliğe duyduğum merak sayesinde Sağlık Kuruluşları İşletmeciliği yüksek lisansımı tamamladım. 2019 yılından beri Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tıp Fakültesi Nükleer Tıp Anabilim Dalında Öğretim Üyesi olarak ve Ankara Şehir Hastanesi Nükleer Tıp Kliniğinde Eğitim Görevlisi olarak görevime devam etmekteyim.
Benim için Nörobilim ve Onkoloji öğrencilik yıllarımdan başlayarak tutkulu birer hobi olarak daima hayatımın içinde olmuştur. Beyin ve sinir bilimi; matematiksel formülleri seven, bulmacalara, yapbozlara ilgi duyan bir doktor için en keyifli uğraşlardan biridir. Bunun yanında 1990’ların ortalarında tamamlanan ilk genetik haritalamanın tam da fakülte zamanımıza denk gelmesi Onkolojiye olan ilgimi açıklıyor sanırım. Uzmanlık eğitimi için seçtiğim branş da ilgi alanlarımda kendimi geliştirmeme yardımcı olduğu için çok şanslıyım.
Nükleer Tıp; radyoaktif işaretli moleküllerin insan vücuduna verilerek hedefe yönelik fonksiyonel tanı ve tedaviyi amaçlayan, teknolojik yenilikler ile paralel olarak günden güne gelişen bir anabilim dalıdır. Onkoloji, Kardiyoloji, Endokrinoloji ve Nefroüroloji ile yakın ilişkili olup multidisipliner hasta yönetiminin vazgeçilmez bir parçasıdır. Tanı ve tedavide hedef moleküllerin kullanılması, son yıllarda öne çıkan “kişiselleştirilmiş hasta yönetimi” yaklaşımını desteklemektedir. Odak noktası insan olan, fonksiyonel ve dinamik bir anabilim dalında hem uygulayıcı hem eğitimci ve her daim öğrenci olarak devam ettiğim bu yolculukta ilk günden daha heyecanlıyım.
Bir pozitif bilim insanı olarak kısmen eleştirel yaklaştığım ve mesafeli durduğum zihinsel ve ruhsal şifa yöntemleriyle tanışmam 2010 yılında oldu. Sonraki yıllarda önyargısız bir merakla meditasyon, nefes egzersizi, yoga, regresyon, nörolinguistik programlama (NLP) ve bilinçli farkındalık (mindfulness) gibi tekniklerin temellerini öğrenip deneyimlemeye çalıştım. Tüm yöntemleri içselleştirmem mümkün olmasa da bilinçli farkındalıkla stres azaltma (MBSR), meditasyon ve yoga günlük hayatıma girdi.