Nefesini Rahat Bırak
Duygusal olarak gevÅŸemek için sıklıkla önerilen nefes çalışmalarının aslında oldukça saÄŸlam bilimsel temelleri olduÄŸunu biliyor muydunuz? DoÄŸumdan ölüme kadar bize eÅŸlik eden en önemli yaÅŸam kaynağımız olan nefes; fiziksel ruhsal ve zihinsel dengemizin de baÅŸrolündedir. Nefesin anlamı soluk alıp vermekten öte canlılık ve hayat belirtisidir. Solunum ise nefesten farklı olarak insan vücudunda hücresel düzeydeki gaz alışveriÅŸi ve enerji metabolizmasını ifade eden fizyolojik bir kavramdır. Ä°ÅŸte bu nedenle solunum bir beyin sapı refleksi iken nefes bir davranış ÅŸeklidir, yani bilinçli veya bilinçsiz olarak doÄŸallığını kaybedebilir ve yeniden hatırlanabilir. Â
Bilimsel verilere göre %90’ımız iÅŸlevsel olmayan (disfonksiyonel) nefes alışkanlıklarına sahip ve dünyada milyonlarca insan bu nedenle yüzlerce farklı rahatsızlık yaşıyor. Ãœstelik bu rahatsızlıkların kökeni anlaşılamadığından çözüm bulmak da zorlaşıyor. Aklınıza sadece solunum sistemi hastalıkları gelmesin, kronik yorgunluktan barsak hastalıklarına, depresyondan migrene ve obeziteye kadar birçok hastalığın temelinde doÄŸal nefes alışkanlıklarının kaybı yatıyor.Â
Nefes basit ÅŸekilde oksijen alıp karbondioksit vermek olarak anlaşılsa da çok daha hassas bir dengenin makinisti aslında. Oksijenin saÄŸlığımızdaki önemi malum, oysa karbondioksitin iç denge ve metabolizmadaki eÅŸsiz rolü genellikle ihmal edilir. Ä°ÅŸlevsel olmayan nefes alışkanlığı karbondioksitin kontrolsüz kaybına, fizyolojik asit-baz dengesinin bozulmasına ve yaÅŸamı tehdit eden birçok hastalığa davet çıkarır. Ayrıca karbondioksit düzeyi kanda yetersiz düzeyde iken oksijen bolluÄŸunda bile dokuların oksijenlenmesi ve dolayısıyla hücresel solunum da bozulur. Yani bu mükemmel biyolojik makinede her ÅŸey hassas bir denge halindedir.Â
Peki doğumdan 2-3 yaşına kadar açık olan nefesimiz, neden doğallığını kaybeder? Benliğin gelişmesi ile olaylar karşısındaki öğrenilmiş yargılar oluşmaya başlar ve tabii yoğun duygulardan nefes de etkilenir.  Endişe, korku, öfke hissettiğimizde kaçmak için, mutluluk, aşk, heyecan hissettiğimizde orada kalmak için nefesimize müdahale etmeye başlarız. Üstelik bu müdahaleler sıklıkla bilinç-dışı olduğundan fark etmeyiz bile. Düşünceler nefesimizi, nefes davranışlarımızı, davranışlar ise yaşamımızı belirler. Nasıl nefes alırsak öyle yaşarız.
Nefes tutmak beynin elektriksel uyarısını deÄŸiÅŸtirerek zihinsel kontrolü, konsantrasyonu arttırır ve o anda kalmamızı destekler. ‘’Nefes almadan dinlemek’’, ‘’Nefes kesen manzara’’ gibi deyimleri hatırlayın. HoÅŸnutsuz duygular ise genelde hızlı nefeslerle geçiÅŸtirilmeye çalışılır. Sıkıntılı durumlarda derin bir nefesle iç çekmek, aktif egzersizde diyafram nefesi almak… Bu örnekler çoÄŸaltılabilir ve hepsi de doÄŸaldır. İçsel veya çevresel olarak deÄŸiÅŸen durumlara uyum saÄŸlayacak ÅŸekilde tamamen refleks olarak ortaya çıkar ve sonra tekrar bazal haline döner. Asıl sorun ise herhangi bir nefes müdahalesinin alışkanlık haline gelmesidir. Yani her zaman diyafram nefesi almak, her zaman hızlı ya da yüzeyel nefes almak kimyasal dengemizi bozmaya baÅŸlar. Zamanla zihinsel ve hatta psikolojik problemler de görünmeye baÅŸlar.Â
Tüm bu bilimsel gerçeklerin yanında nefesin ruhani anlamını unutmamak gerekir. Zihni dinginleÅŸtirerek içsel yolculuklara rehberlik eden nefes; tüm kadim öğretilerde kutsal bir dönüşüm gücü olarak kabul edilir. Objektif bakış açısına en çok ihtiyaç duyduÄŸumuz modern hayat kargaÅŸasında olduÄŸumuz hali, niyetimizi ve hislerimizi fark etmek için dingin bir nefes seansından baÅŸka hiçbir ÅŸeye ihtiyacımız yok.Â